En son konular | » Bulmaca Gibi Bir Mail,Cozun BakalimPtsi Ara. 29, 2008 6:03 am tarafından afraze16 » Evham bir hastalık mıdır?Ptsi Ara. 29, 2008 5:49 am tarafından afraze16 » 24 SAAT ICINDE VUCDUMUZDA NELER OLUYORPtsi Ara. 29, 2008 5:47 am tarafından afraze16 » yolculuk sırasıPtsi Ara. 29, 2008 5:33 am tarafından afraze16 » Düz Mantık....‏Ptsi Ara. 29, 2008 5:28 am tarafından afraze16 » ACILAR DENIZIPtsi Ara. 29, 2008 5:16 am tarafından afraze16 » Korkuyorum AşktanPtsi Ara. 29, 2008 5:16 am tarafından afraze16 » Bekle Beni..! Mutlaka Bekle..!Ptsi Ara. 29, 2008 5:13 am tarafından afraze16 » İyinin ve kötünün yüzü..Ptsi Ara. 29, 2008 5:04 am tarafından afraze16 |
Istatistikler | Toplam 29 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: ACEMKIZI44
Kullanıcılarımız toplam 1024 mesaj attılar bunda 445 konu
|
Kimler hatta? | Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok Sitede bugüne kadar en çok 11 kişi C.tesi Haz. 24, 2017 6:38 am tarihinde online oldu. |
:..Dost SiteLer..: | |
| | Can verdi, baş vermedi! | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
afraze16 ÖzeL Üye
Mesaj Sayısı : 395 Kayıt tarihi : 01/10/08 Yaş : 50 Nerden : yüreğimin götürdüğü yerden
| Konu: Can verdi, baş vermedi! Perş. Ekim 02, 2008 1:26 pm | |
| Macaristan'daki Türk sınırlarını bekleyen Grijgal palankasında, o Cuma sabahı neş'eli bir hava hüküm sürmekteydi. Zira ertesi günden itibaren Kurban Bayramı başlayacaktı. Kalenin beyi, Kapoşvar'ı fethe hazırlanan Osmanlı ordusuna katılmak üzere askerlerinin çoğunu alarak gitmişti. Ama, mevsim şartlarının elverişsizliği sebebiyle sefer ilkbahara tehir edilmiş, o da orduyla birlikle Budin'e çekilmişti.
Grijgal'de, sadece 114 kişi bulunuyordu. Altı menzil ötedeki Zigetvar kalesinin beyi Kraçin, işte bu fırsatı değerlendirmeye kalktı ve binden ziyade süvari ve piyadesiyle palankayı sarıverdi. Mel'un, hemen bir adamını göndermiş, "Vire ile teslim olursanız, Haç'a, İncil'e, Zebur'a, ateşe ve nura yemin ederim ki kimseyi incitmem" demişti. Palanka, arkası toprakla doldurulmuş yan yana çakılı kazıklar ve onların önünde hendek bulunan küçük bir kale olduğundan hücumlara karşı dayanıksız. Üstelik iki tarafın kuvvetleri arasında aşırı bir dengesizlik mevcut. Dolayısıyla mukavemet göstermek, savaşmayı göze almak pek akıl karı sayılmaz. Gaziler top atışlarıyla civardaki Türk kalelerini uyarmayı ihmal etmeyerek, durumu aralarında görüştüler. Ancak teslim olmaya kimse razı değildi. Kadı efendi de "Cuma namazımızı kılar, göz yaşlarımızı döker, birbirimizle helalleşiriz ve düşman üzerine gideriz. Kalanlarımız gazi. ölenlerimiz şehit olur" deyince mesele kalmadı. Namazdan sonra, biri Deli Hüsrev, biri Deli Mehmed'in kumandasında iki kola ayrılan gaziler, öyle bir huruç ettiler ki, gök-kubbe çöküyor sanıldı. Kılıçlar havada dönüyor, düşman safları koyun sürüsüne kurt dalmış misali, dalga dalga karışıyordu. Derken, ovanın ötesinden bir toz bulutu yükselince, baskıncılarda büsbütün şafak attı. Kalabalık bir Türk kuvvetinin yaklaşmakta olduğu vehmine düşüp, atlarını mahmuzladılar ve dolu dizgin kaçtılar. Oysa, civar kalelerdeki beş-on kahraman Grijgal gazilerine yardıma geliyordu. Düşman 64 ölü bırakmış, gaziler 19 şehit vermişlerdi. İşte bu final sahnesinden az önce yaşanan bir başka sahne vardı ki, onu seyreden Grijgal kadısı, ömrü boyunca her hatırlayışında ürpermiş olmalıdır. Önüne geleni haklayan Deli Mehmed, sonunda şehadet mertebesine erişmiş, toprağa serilip kalmıştı. Bu sırada bir düşman atlısı yaklaştı ve şehidin kafasını kesip saçlarından tutarak kaldırdı. Belli ki, onu Zigetvar'a götürecek, kahramanlığının delili diye gösterip caka satacaktı. Öbür kolun kumandanı Deli Husrev ise, olanı bitenigörmüştü. Gür sesiyle haykırdı: "Ne yatarsın Mehmed! Başını alıp gidiyor" Ve o anda, inanılmayacak, sırrına asla vakıf olunamayacak bir olay meydana geldi. Şehit Deli Mehmed, başsız gövdesiyle yerinden doğruldu, koşup hamle etti ve baş hırsızını atından çekip, cansız yere çaldı. Sonra başını kucakladı ve huzur içinde yattı. Canını vermiş, ama başını vermemişti. Bir olağanüstü sahne daha: Deli Mehmed defnedilir ve herkes çekilir gider. Ancak, kadı efendi hala oradadır. Birden kabrin nur külçesi halinde açıldığını görür. Melekler gelir ve Deli Mehmed'i kucaklayıp öperler. Bu hikaye, ünlü Osmanlı tarihçisi Peçevi İbrahim Efendinin tarihinde, Grijgal kadısının yazdığı destandan aktarılmak suretiyle anlatılmaktadır.
| |
| | | Admin Adminisratör
Mesaj Sayısı : 344 Kayıt tarihi : 20/07/08 Yaş : 40 Nerden : ~Ask Sehri~
Ask Testi Rep Puani: (50/50)
| Konu: Geri: Can verdi, baş vermedi! Perş. Ekim 02, 2008 1:58 pm | |
| Paylasim icin Tskler Emegine Saglik Afraze16 | |
| | | afraze16 ÖzeL Üye
Mesaj Sayısı : 395 Kayıt tarihi : 01/10/08 Yaş : 50 Nerden : yüreğimin götürdüğü yerden
| Konu: Geri: Can verdi, baş vermedi! Çarş. Ekim 15, 2008 6:33 am | |
| ben tşk ederim okudugunuz için | |
| | | dolunayyy ÖzeL Üye
Mesaj Sayısı : 56 Kayıt tarihi : 13/10/08
| Konu: Geri: Can verdi, baş vermedi! Çarş. Ekim 15, 2008 10:45 am | |
| | |
| | | afraze16 ÖzeL Üye
Mesaj Sayısı : 395 Kayıt tarihi : 01/10/08 Yaş : 50 Nerden : yüreğimin götürdüğü yerden
| Konu: Geri: Can verdi, baş vermedi! Çarş. Ekim 22, 2008 4:07 pm | |
| | |
| | | | Can verdi, baş vermedi! | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |